top of page

Create Your First Project

Start adding your projects to your portfolio. Click on "Manage Projects" to get started

Var Olmayan Gerçeklik, 2022

Fotoğraf

Dijital Fotoğraf, Metin, Yapay Zeka

Gerçeklik, gördüğümüz şey midir, yoksa ona yüklediğimiz anlamlar mı?

Bir anın, bir mekânın ya da bir nesnenin fotoğrafı çekildiğinde, o kare, hafızamızda bir iz bırakır. Ancak bu iz, yalnızca fiziksel dünyaya ait midir? Yoksa gördüğümüz şeyin ötesinde, ona dair beklentilerimiz, kültürel kodlarımız ve kişisel deneyimlerimiz de mi o görüntüyü şekillendirir?
“Varolmayan Gerçeklik” projesi, bu sorular etrafında şekillenen bir deneydir; insan algısı ile yapay zekânın görsel üretim kapasitesini karşı karşıya getiren, temsiliyetin sınırlarını zorlayan bir araştırmadır.

Bu projede, bir insan tarafından çekilmiş fotoğraflar, yapay zekâya yalnızca kelimelerle tarif ediliyor. Bir bakıma, görsel dünyanın sözcüklere indirgendiği, sonra da bu sözcüklerin tekrar bir görsele dönüştüğü bir süreç söz konusu. Ancak burada bir kayıp var: Yapay zekâ, asla gerçek bir gözle göremiyor, bir atmosferi soluyamıyor, rastgele bir ışık oyununa ya da tesadüfi bir anın büyüsüne tanık olamıyor. Onun yaptığı şey, kelimelerin tanımladığı bir dünyayı en iyi ihtimalle tahmin etmek. Peki, bu tahmin ne kadar gerçek?

Gerçek ile simülasyon arasındaki sınırın giderek belirsizleştiği bu çağda, yapay zekânın ürettiği imgeler, bizim dünyayı nasıl algıladığımızı da bir anlamda yeniden yorumluyor.

Fotoğraf, tarih boyunca gerçekliğin bir belgesi olarak kabul edildi. Ancak yapay zekâ tarafından üretilen bir görüntü, fiziksel bir mekânda bulunmuş mudur? Onu gören bir göz, deklanşöre basan bir el olmuş mudur? Yoksa bu görüntüler, var olmayan bir gerçekliğin yansımaları mıdır?

Yapay zekânın ürettiği imgelerle gerçek fotoğrafları yan yana koyduğumuzda, aralarındaki küçük farklar, bizi bu soruların derinliklerine çekiyor. Tonlar, dokular, perspektifler… Hepsi, görünüşte gerçeğe yakın ama aynı zamanda tuhaf bir yabancılığa sahip. Belki de bir şeylerin eksik olduğu hissi tam da bu noktada ortaya çıkıyor: Makinenin deneyimleyemediği, hissedemediği, dolayısıyla asla yeniden üretemeyeceği o bilinmez şey nedir?

“Varolmayan Gerçeklik”, yalnızca yapay zekânın sınırlarını değil, aynı zamanda insan algısının kırılganlığını da ifşa ediyor. Gördüğümüz her şeyin gerçekliğine inanıyor muyuz, yoksa yalnızca onu gerçek olarak kabul etmeyi mi seçiyoruz? Fotoğrafın tanıklık ettiği dünya ile yapay zekânın tahayyül ettiği dünya arasındaki uçurum, bizi şu temel soruya götürüyor:

Gerçekliğe ne kadar inanabiliriz?

© Copyright By Ahmet Dağdelen
bottom of page